-
Hatay Nar Ekşisi Doğallığın Böylesi
Salata bizim evde vazgeçilmezdir. Evde yemeğimiz olmasa bile salatamız eksik olmaz. Öyle çok malzemeye bile gerek duymayız çoğu zaman. Biraz maş fasulyesi, biraz soğan, biraz maydanoz yeterli olur. Ya da mevsiminde toplanmış çıtır çıtır radika ve domates. Bir marul bile yetebilir. Salata inanılmaz bir detoks besini. Tazeliyor, mutluluk veriyor, sindirim kolaylaştırıyor. Hepsinden de öte kendini “doğal” hissettiriyor. Doğallık demişken salatanın içindeki doğal tatlardan bahsetmek gerekiyor tabi. Mis gibi sızma zeytinyağı salatalarımızın vazgeçilmezi, ev yapımı elma sirkesinin inanılmaz rayihası ya da balsamik sirkenin o enfes tadı. Tabi ferahlık veren en güzel ekşilerden biri olan limonu da unutmamak gerekir. Salatayı salata yapan sosudur. Doğrusu salatalarda mayonezli, yoğurtlu sosları çok da sevmiyoruz. Biraz…
-
Bistro Cabana’da Güzel Bir Gün
Ataşehir’den biraz uzaklaşınca Yeditepe Üniversitesi kampüsüne yakın bir noktada Bistro Cabana’ya gidiyoruz. Adına bistro denen ama adının hakkını vermeyen bir sürü mekandan sonra Bistro Cabana’nın beni hayal kırıklığına uğratmayacağını umut ediyorum. Gerçekten de merak edenler için “Bistro nedir?” sorusuna cevap bulabilecek bu konseptin hayalini kuruyorum. Gördüğüm fotoğraflar ve web sitesi biraz fikir veriyor tabi ama gidip hayal kırıklığı yaşamak da var. Ataşehir, İstanbul’un yükselen emlak trendlerinden biri. Çevremizdeki binalar ve siteler çok yeni, caddeler geniş ve ferah.Ancak Bistro Cabana’nın bulunduğu noktada doğrusu böyle bir mimari beklemiyordum. Evet bistro benim için biraz da mekan demek. Dışarıdan bile hayran kalıyorum bu sert çizgilere sahip modern yapıya. Bistro Cabana’nın bir fenomeni var. Benjamin. Kapıdan…
-
Plus Kitchen’da Kavanozlar Senin!
AVM’leri hiç sevmem. Geçenlerde bir toplantı için Trump Towers’da bulunan Plus Kitchen‘da buluşacağımız bildirildiğinde kendimi “sentetik” bir mekana hazırlamıştım. Sıradan cookiler, sıradan bir çay gibi. Ama Plus Kitchen’e adım attığım anda buranın “mutluluğa dair bir mekan olduğunu farkettim. Artık mekan demek konsept demek ya buranın konseptini çok sevdim çünkü Trump’ın o çok “büyük”, çok “ciddi” ve çok ….. havasının dışında harika bir mekan. Öncelikle kahvesinin çok başarılı olduğunu söyleyebilirim. Cam bardak, ahşap spatulalar süper ama servisi yaptıkları mini kasalar inanılmaz şık. Şıklık bu kadar mı? Plus Kitchen‘da her yiyecek içecek cam kavanozlarda ve her şey doğal tarım ürünü. Malzemeler Beykoz’da anlaşmalı bir çiftlikten geliyor ve Plus Kitchen’ın mutfağında hazırlanıyor. “Bunlar…
-
Kocayemiş Likörü Nasıl Yapılır?
Çalı gibi ağaçlarda yetişen kocayemiş, doğanın sunduğu eşsiz lezzetlerden biri. Daha çok dağ çileği adıyla bilinen kocayemiş Kasım – Aralık aylarında olgunlaşıyor. Semt pazarlarında fazla görülmese de bilenler topluyor. Ayrıca ekolojik pazarlara da girmeye başladı. Marmelatı, şerbeti gibi likörü de çok güzel oluyor.Buyrun yapalım. Malzemeler: 1 kg kocayemiş 1 su bardağı şeker 2 tane karanfil 2 tane top karabiber 1 muskat İsteğe göre bir avuç nar tanesi 20 cc votka ya da etil alkol Hazırlanışı: Kocayemişler ezmeden iyice yıkanır ve saplarından ayrılır. Daha sonra en az iki litrelik cam kavanoza alınır. Kavanoz mutlaka meyvenin iki katı ya da daha büyük olmalı. Çünkü alkollenen koca yemişler taşıyor. Kocayemişlerden sonra kavanoza bir…
-
Zeytinyağlı Pırasanın Namusu
Malum, bloglar çoğaldı ve bizim yenilikçi kadınlarımız da özellikle birbirinden hoş yemek blogları ile marifetlerini sergilemeye başladılar. Benim de çok değişik güzel yemekler öğrendiğim bloglar var, özellikle de facebook sayfaları olan blogları daha yakından takip etme olanağım da. Son zamanlarda bu yemek bloglarının bazılarında okuduğum yemek tariflerinden sonra bizim zeytinyağlıların ne kadar dejenere edildiğine de şahit olmaya başladım. Ben bu yemeği böyle yapıyorum diyerek yemek yapılabilir tabi, herkesin kendi zevki ama bir de “yemek kültürü” diye bir şey var. Bir yemeği yapınca adını doğru koymak lazım. Mesela şimdi ben patatesli mantarlı mantı yapsam buna kimsenin itirazı olamaz ama bu yemeğe “Patatesli Mantarlı Kayseri Mantısı” dersem Kayserililer, hatta azıcık yemekten anlayan…
-
İstanbul’a Çok Yakın, Kalabalıktan Uzak: Heybeliada’da bir gün!
İster Şehir Hatları vapuru ister motor. Heybeliada’ya gitmek için sadece karar vermek ve yola çıkmak yeter. Yaz günlerinde vapurun kalabalığı biraz yorucu olsa bile, Heybeliada iskelesine ayak basar basmaz burada yorgunluğa yer olmadığı hemen anlaşılır. Tertemiz orman havası, rengarenk ahşap evleri ile Heybelida hem bedeni hem de ruhu dinlendirir. Heybeliada sahilinde yer alan birbirinden güzel çay bahçeleri ve lokantalar arasında Gencay Kafe’nin karışık tostu rakiplerinin arasından sıyrılmayı bilir. Sucuklu, kaşarlı, domatesli karışık tost ısmarladığınızda “yuvarlak ekmeğe yapın” demeyi ihmal etmeyin. Yanında da mis gibi, buz gibi limonata. Ama eğer sıcak bir şeyler içmek isterseniz çay ve ada çayını tavsiye ederim. Gencay Kafe servisi zaman zaman yavaşlasa da deniz kıyısında vakit…
-
Cennetten Bir Köşe Datça – Palamutbükü
Datça yarımadasının Akdeniz’e bakan kısmında bulunan Palamutbükü temiz denizi ve doğal köy hayatı ile çok sakin ve dinlendirici bir tatil imkanı sunuyor. Uzun sahil şeridi taşlık olan koyda yatlar ve tekneler için bir de liman bulunuyor. Palamütbükü’nde iki köy var. Burada zeytin ve badem yetiştiriciliği yapılıyor. Datça’nın meşhur balını burada da bulmak mümkün. Güler yüzlü insanları, temiz sokakları ve hepsinden önemlisi akvaryum gibi berrak denizi ile Palamutbükü görülmeye değer bir yer. Nasıl Gidilir: Palamutbükü’ne Dalaman Havaalanından gidilebilir. Dalaman’da indikten sonra HAVAŞ otobüsleri ile önce Marmaris’e gelinir. Bu yolculuk 1 saat 20 dakika sürmektedir. Ücreti kişi başı 15 TL’dir. Marmaris garajında aynı noktadan Datça minibüslerine binilir. Datça yolu da 1,5 saat…
-
Yeşil Gezi Rotası: Heybeliada
Ahşap evleri, sakin koyları ve çam ormanı ile İstanbul’un en güzel sayfiye yerlerinden biri olan Heybeliada keyifli bir gezi rotasıdır. İstanbul Prens Adaları’nın ikinci büyük adası olan Heybeliada Bostancı’ya yarım saat, Kabataş’a ise 1 saat 20 dakika uzaklıktadır. Resmi araçlar dışında motorlu araç trafiği olmayan adada ulaşım fayton ve bisikletlerle sağlanır. Ancak Heybeliada’yı gezmenin en güzel yolu yürümektir. Biri adayı çepeçevre saran “Büyük Tur” yolu, diğeri de Çam Limanı’nı tepeden gören “Küçük Tur” yolu mevcuttur. Dilerseniz Değirmen Burnu’nu da içeren bir tam tur yapabilirsiniz. Yürüyüş yolları orman içindeki asfalt takip edilerek tamamlanabileceği gibi patikaları kullanmak da mümkündür. Bu patikalardan adanın Akvaryum ve Alman Koyu gibi sakin koylarına inilebilir. Heybeliada endemik…