-
Ursula K. Le Guin’in Ardından
Şimdi biz sevenleri için kara gün. Belki bu yaklaşım çok duygusal, hatta snob görünebilir. Dünyadaki binlerce kitabı yazan binlerce yazardan biriydi, herkes kadar ölümlüydü ve uzun bir hayat yaşadı. Bir hayatı yaşarken o kadar çok evren yarattı ki ve her evreninde o kadar çok ufuk çizgisi sundu ki şimdi o ufukların belli bir sayıda kalmaya, bizim de bununla yetinmek zorunda olduğumuz gerçeğine alışmak zor. Ursula K. Le Guin gitti. Bir feminist, bir anarşist, bir yalancı gitti. İçine kıstırıldığımız gerçekliklerin içinde nasıl yalanların kurbanı olduğumuzu, beden algımıza, düşüncelerimize ve zevklerimize nasıl müdahale edildiğini makalelerinde, röportajlarında sözünü hiç sakınmadan ifade etti. Duyularımızın iğdiş edilerek sadece “izleyenler” haline getirildiğimizi. Bu tespitleri yaparken de…
-
Yurt, Zorbalık, Yangın vs.
Yurt olmamalı, yurtlar kapatılmalı denince şaşkın şaşkın bakıyorsunuz ya hani, yatılı okullar, yatılı kamplar, kimsesizler yurdu çok doğal geliyor ya size… Doğal değil kardeşim. Hiç doğal değil. Nesi doğal diye sorsak ilk aklınıza gelen şey ekonomik olduğu olur. Yalan mı? Hadi geçtik öğrenci yurdunu “kimsesizler yurdu doğal ama, şart ama, ama başka türlü nasıl olacak ki amaaa” dersiniz kocaman kocaman. Değil! Ben yurda ilk girdiğim günlerde (o zaman 11 yaşımdaydım) kendimden yaşça büyük üstelik de iri bir kızdan feci bir dayak yedim. Adı Gül’dü. Beni dördüncü katın merdivenlerinden attı, sonra geldi üçüncü katın merdivenlerinden attı. Sonra ikinci, birinci, sonra zemin. Atacak yeri kalmayana kadar attı beni. Attığı yerden aldı öğretmenler.…
-
Bizim Güzeller Güzeli Kız Kardeşimiz
Ah bizim güzeller güzelimiz! Ah bizim bir erkek eli daha değmesin diye omuzlarımızda taşıdığımız vebali ağır yükümüz. Seni tanıyoruz. Adını biliyoruz. Çok acı bir şekilde adını öğrettiler bize. Baba, oğul aile boyu cinayette kaybettik seni. Geriye soğukkanlı bir katilin yüzüne bıraktığın izler kalacaktı sadece belki. Ama öyle olmadı. Öyle olmadı çünkü sana yapılan karşısında öfkemiz üzüntümüzden büyük. Bu dünyada kadın olmanın normalleşmiş problemlerinin normal olmadığını, bu nefs mücadelesinde her daim yenik düşenlerin, senin 20 yaş narinliğine bile saldıracak kadar aciz olduğunu bir kez daha gördük. Senin öldürüldüğün haberi geldiğinde korku içinde baktık çocuklarımıza. Kız anneleri “biz şimdi ne yapacağız” diye düşündüler. Oğlan anneleri de “biz şimdi ne yapacağız” diye düşündüler. Çünkü her…
-
Cavadzade Denince…
Bir dizideydi. İzlemiyorduk o diziyi ama bir anda gözümüz takılmıştı. Kim bu kız, ne kadar güzel, ne kadar da tatlı? Adını o an çıkaramazdım. Ama çok güzel dokunmuş bir kumaş gibi ilk bakışta kendisini fark ettirmişti. Bazı oyuncular böyledir. Bir anda parlamazlar. Bir yerlerde sonsuza yakın bir enerji biriktirirler, ışıkları bize hemen ulaşmaz. Ama sonra gökyüzündeki yerlerini bilmeye başlarız artık. Bak deriz bu Vega, bu Orion, bu Nesrin. Nesrin Cavadzade ışığı bize ulaştığı andan itibaren adını öğrenmek için can attığımız yıldızlardan. Evet onda bir yıldız ışıltısı var ama piyasanın üzerine bolca sim boca edilmiş yıldızlarından değil o. Bunu ilk bakışta anlamamak için hiç ışık görmeyen bir canlı olmak lazım. Işığı…
-
Anita Roddick ve The Body Shop’un Öyküsü
Aslında her şey idealleri olan bir genç kızın yaşadığı dünyadan memnun olmamasıyla başladı. Anita adındaki İtalyan asıllı İngiliz kendisine insan hakları savunuculuğu gibi bir rol belirleyerek yollara düştü. Gittiği ülkelerde insan haklar ve çevre bilinciyle ilgili çalışmalar yapmanın yanı sıra çok farklı kültürlerle de tanıştı ve bunlara ilgi duymaya başladı. Değişik cenaze törenlerine katıldı, kadınların yaşamını yakından takip etti. Kullanılan tütsüleri, ev yapımı sabunları, kadınların güzelleşmek için hazırladıkları yerel karışımları bir bir defterine kaydetti. Sonunda çok ağı bir tarif defteri olmuş olmalı. Ülkesine döndüğünde bu defteri bir kenara kaldırdı ve kendisi gibi bir aktivist olan Gordon Roddick ile evlendi. Anita ve Gordon bir süre lokanta ve otel işletmeciliği yaptılar. Ancak…
-
Efsane Olacak Portre: Lea Seydoux
Ona bakmak tıpkı sadece ressamının gördüğü bir portreye bakmak gibi. Biliyorsunuz o portre bir gün dünyanın en unutulmaz simalarından biri olacak. Bunu hissedebiliyorsunuz çok açıklayamasanız da. Lea Seydoux’a bakmak da insanda böyle bir his uyandırıyor. 20, 30,40 yıl sonrasi canlanabiliyor gözünüzün önünde. “Sinemada unutulmazlar arasına girmiş bir kadın.” O açıklanamaz, tarif etmeye çalıştıkça yetersiz kalınacak cazibesiyle (hadi buna klasik jönesegua diyelim!) tam bir Fransız. Yo hayır Parisli. Hem de Paris’in simgesi olabilecek kadar. Lea henüz 28 yaşında. Sarışınken daha genç görünüyor, Kumral hali daha olgun. Kimileri Lea’yı kumral seviyor. Her renge yakışan kadınlardan O. Hani Levi’s Dangereous Liasion reklamı vardı bundan 6 – 7 yıl önce. Yüksek tavanlı boş bir…
-
Dita’nın İki Yüzü ve Porselen Bir Işıldama Üzerine
Siyah beyaz bir dünyanın renkli bir izdüşümü Dita. Gerçek değilmiş, sıcak bir günde görülen bir hayalmiş de az sonra gidip uçları kıvrılmış posterdeki yerine geri dönecekmiş gibi. O bir yansıma! Çoğumuzun istihza ile bakacağı bir iş yapıyor. Uzatmadan söyleyelim o bir striptizci. Ama ona burun bükmüyoruz, zaten yaptığı dansla da fazla ilgilenmiyoruz aslında. Dita tüm imajıyla, bakışıyla, duruşuyla kayıp ve puslu bir zamanın kıymetli porselenler misali bugüne ulaşmış hali. 1940’ların erkekleri savaşa gitmiş Amerika’sının resmi. Kadınların hem çok çalışarak özgürleşmek hem de çok şık olmak zorunda olduğu zamanlar. Çünkü erkekler yok, belki de gelmeyecekler, bir kadın enflasyonu var ve korseler içinde bir süre daha sıkışmak zorundalar. Dita o zamanlardan bir…
-
Bir Stil Dehasının Kısa Öyküsü. Tom Ford
Eğer bir çocuğa iyi giyinmesi gerektiğini, kötü giyinmenin diğer insanlara saygısızlık olacağını öğretirseniz elbette genç ve kirlenmemiş beyni bu öğüdünüzü bir akıl süzgecinden geçirecektir. Kimi çocuk bu öğüde “çok saçma” diye cevap verebilir. Kimisi ise bunu dert eder ve çocukluğunu iyi giyinme üzerine düşünerek geçirebilir. Sonunda da iyi giyimin, lüksün ve karizmanın şifrelerini çözmüş bir tasarımcı olarak dünyayı kendine hayran bırakabilir. Tıpkı Tom Ford gibi. Tom Ford’un annesi iyi giyinme üzerine çocuğuna öğüt verdikten bir kaç yıl sonra Tom’a çok şık bir hediye sunuldu. Bir çift Gucci Loafer ayakkabı. Yıllar sonra Gucci’yi küllerinden diriltecek kişiye gelen bir mesaj mıydı acaba ayakkabılar? Bunu bilemeyiz ama bir gerçek var ki Tom Ford’un…