Bakım ve Sağlık

Hindistancevizi Yağı mı Kullanıyoruz? Emin miyiz?

Şimdi efendim konu şu. Doğal yiyelim istiyoruz, ama “bizim köyden geliyor” demedikçe (o tarım ilaçlarını da köylüler alıyor bu arada) doğallığından emin olamıyoruz. Bir de ben “organik şeysine güvenmiyorum”cular var. Eyvallah. Bir taraftan da organik etiketi kondu mu iki katına çıkması var ürünlerin. Yani konu geniş.

Şimdi gelelim bu Hindistancevizi yağı meselesine. Kısaca hc yağı diyelim. Zira adıyla müsemma yeni nesil hacı yağımız olur kendileri.

Şimdi “bu hc ağaçları ilaçlanıyor mu ki bunun organiği farklı oluyor?” diye düşünmüştüm. Soğuk sıkım olsa yeterli değil mi? Bakın bunu hep düşünüyorum. Beynimin bir kısmı hep böyle gereksiz şeyleri düşünür durur.

Artık pazarlarda bile çöreotu yağı sıkılıyor, adam koymuş makineyi, bir yandan çöreotunu koyuyor, öbür taraftan yağ alıyor. Önünde millet kuyruk. Çünkü hilesiz! Soğuk sıkım taze çöreotu yağı. Daha ne ister insan. Geçen gün böyle çöreotu yağı gösterisi izlerken birden bir ampul yandı bende. Tutuverdim o musluğu! Adam hop mop diyesiye elim feci yandı. İyi ki de yandı. Hani soğuk sıkımdı bu??? Ciddiyim en az 70 derece o sıkım aparatının ısısı, yani soğuk sıkım falan değil. Neyse geçtim oturdum bir kahveciye, kalbim elimde atıyor, soyulacak. Eczaneye gitmem gerek ama kahve söyledim. Gözümüzün önünde hile yapılıyormuş demek. Yapılabiliyor yani.

Elimin acısına yoğunlaştım ve bu sefer de hc yağı düştü aklıma. Ya, babamızın bahçesi hc ağacı dolu da biz güle oynaya sıkmıyoruz ki bunu. Bizim köyden gelen sebze, süper ve ucuz et veren tanıdık kasap, Ege’deki arkadaşın bahçesinden gelen zeytinyağı, babamın arkadaşının balı gibi kalıplarımız var bizim. Birinde pamuk yağı, öbüründe glikoz şurubu, et deseniz hiç girmeyelim o konuya. Ama babamızın arkadaşının hc ağaçları yok. Bu tamamen yeni, yabancı bir şey. Hadi babaydı, tanıdıktı, dosttu hesabına kazıklanılır da, hc yağı için de kazıklanılır mı?

Bak yine dağıttım konuyu. Ama ben böyleyim, kısa, öz ve bol emoji ile anlatmayı sevmiyorum.

Neyse nasıl ki balın pezevengi glikoz şurubu, zeytinyağınınki pamuk, bu hc yağının da pezevengi kesin bulunmuştur dedim. Var mı hc yağı için bir doğallığını anlama yöntemimiz? Yok! Eee o zaman nasıl güveneceğiz?

Oturdum Sri Lanka’ya bir mektup yazdım. (Mektup! Komik olma Rabi, ne mektubu? Kırık bir İngilizce ile ne yazabilirsin ki? Ancak Google Translate) Oradaki USDA sertifikalı (USDA, Amerikan organik sertifikası ve alması çok zor) bir firma yetkilisine sorduğum tek soru vardı.
“Hacı, piyasadaki sahte hc yağlarının içinde ne var kuzum? (kuzum demedim tabi elin adamına)
Adam da çok kısa net bir yanıt verdi.

“Gliserin.”

Tek kelimelik ve çok değerli bir yanıt bu.

Neyse tabi bunlar olurken elim iyileşti de. Ve ben zeytinyağındaki tahşiş gibi hc yağında da tahşiş olasılığı üzerine yoğunlaşıyorum şimdi. İşin ilginci hc yağı da çöreotu gibi sıkılıyor, yani elinizi yakar. İçine de gliserin konur mu, konur ayol. Neden konmasın?
İşte sevgili “organiğe inanmıyorum derneği” üyesi arkadaşlar. Bundan sonra ben organik hc yağı üretim ve izinleri ile ilgili araştırmalara başladım. Onu yazarsam bu yazı Manas Destanını sollar geçer ama şunu anladım ki, kullandığımız hc yağında, organik hc yağı üretim izni, başvuru ve test süreci yoksa üstünde ister soğuk sıkım yazsın, ister kutuplarda sıktık bunu densin, asla gliserin yemediğimizden emin olamayacağız. En azından bu alandaki ilk bakanlık denetimine kadar.

Tanışırız elbet. :)

Siz yazın biz mutlaka size döneriz! İnanmazsanız deneyin. :)