Anne-Çocuk

Hangi Doktoru Seçtim? Nasıl Doğum Yaptım?


“Çok rahat ve mutlu bir hamileydin. Nasıl başardın?” diye soranlar oluyor çevremde. Bugünden bakınca gerçekten de çevremde bana yardımcı olacak çok fazla insan olmamasına rağmen doğru adımlar attığımı, bu sebeple de mutlu bir hamilelik geçirdiğimi görebiliyorum.

Yaşasın Hamileyim!

Hamile olduğumu öğrendikten sonra ilk kontrol için devlet hastanesine gittim. Eğer tüp bebek, aşılatma gibi takipler yoksa hemen doktor aramaya da çok gerek olmadığını düşünüyorum. Doktora gittiğimde tahmin ettiğim gibi beş haftalık hamile olduğumu söyledi ve bazı tahliller istedi. Bu tahlillerde de bir sorun çıkmayınca rahatladım ve bir ay sonraki kontrolü beklemeye başladım.

İkinci Kontrol

Gittiğim Devlet Hastanesinin imkanlarının yetersiz olacağını biliyordum üstelik ilk muayenemi yapan doktorun da ayrılacağını öğrendim. Ondan bana bir doktor tavsiye etmesini istedim ama meslek etiği gereği bunu yapmayacağını söyledi. Yani doktorumu kendim bulmam gerekiyordu.

Öncelikle oturduğum yere en yakın hastaneleri araştırmaya başladım. O günlerde Heybeliada’da oturuyorduk ve Anadolu yakasında sahile yakın hastanelerden biri benim için uygundu. Ayrıca sıra bekleme ve kalabalık olmasından dolayı Devlet Hastanesi seçmemeye karar verdim. Özel hastanede doğum yapacaktım.

Belirlediğim bir kaç özel hastaneyi aradığımda çok şaşırdım. Doğum yapmanın bu kadar pahalı olabileceği hiç de aklıma gelmemişti. 10 bin TL normal doğum masrafından bahsediliyordu. Yatak ve diğer hizmetleri saymıyorum bile. Buna ayırabilecek bir bütçemiz yoktu. O yüzden daha ucuz hastanelerden fiyat almaya başladım. Ancak bu hastanelerin de kalitesine  güvenemiyordum. Hastanemi nasıl seçmeliydim?

Sonunda hastane kriterimin ne olması gerektiğini halam söyledi. Mutlaka yenidoğan yoğun bakım ünitesi ve yetişkin yoğun bakım ünitesi olan bir hastane seçmeliymişim. “Odaları, otel hizmeti çok da mühim değil, sağlığınız önemli”  dedi.Herhangi bir sorun olduğunda bir de sevkle uğraşmamak gerekiyormuş.

Hal böyle olunca hem evimize yakınlığı, hem bahsedilen ünitelerin olması hem de fiyatlarının makul olması bakımından Maltepe Üniversitesi Hastanesi uygun gibi göründü gözüme.

Sıra Doktorda!

İnternette kısa bir araştırma ile  Maltepe Üniversitesi Hastanesi’nde çalışan iki kadın doğum doktorunun adına ulaştım. Daha önce doğum yaptırdıkları kadınlar bu doktorlarla ilgili olumlu yorumlar yazmışlardı. İsimleri not aldım ve birinden de randevu aldım. Eğer beğenmezsem ikinci doktoru da görecektim ve hem hastaneye hem de doktora bu şekilde karar verecektim.

Doktorum Yar. Doç. Dr.Erdin İlter oldu. İlk tercihimin doğru olduğunu gördüm. Çok sakin, açıklayıcı, rahatlatıcı ve gereksiz konuşmalar yapmayan bir doktor Erdin Bey. Sıcak tavırları ve bizi dikkatle dinlemesi hem eşime hem de bana çok güven verdi. Karar vermiştik. Doğum doktorum Erdin İlter olacaktı.

Zaman İlerliyor

Hamilelik boyunca, özellikle de ilk trimesterde çok fazla tahlil var ama hiç birini atlamamak gerekiyor. Bu tahlillerin bir kısmını özel bir merkezde yaptırdım. Daima doğru bilgiler verdim ve bana söylenenleri yaptım. Bu konuda internetteki yorumlara hiç bulaşmadım. Ağzı olan konuşuyor çünkü. Mesela kadıncağınız biri “bebeğim sakat doğabilirmiş, su almak istiyorlar” diyor, yorumcu kadınlar ” bir şey olmaz, bana da dedilerdi, şimdi tosun gibi….vs” yorumlar yazıyorlar. Bu kadar bilimsellikten uzak lakırdılarla beynimi doldurmak yerine kitaplardan ve doktorumun tavsiyelerinden yararlanmayı tercih ettim.

Çok Aşeriyor muyum?

Galiba çok aşermedim. Hamileyken normal beslenme düzenimi devam ettirdim ve 14 kilo aldım. Herşeye saldırmadım.  Uzun bir bekleyişten sonra geliyordu bebeğimiz ve ben hamileliğimin her anını bunun dünyanın en muhteşem şeyi olduğunu bilerek geçirdim. Aynı zamanda da dünyanın en doğal şeyi. Doğmuş olan ve doğacak olan milyarlarca insandan birini dünyaya getirecektim, o zaman bu doğallığa uygun davranmalıydım.

Evet bebek arabası da aldık, yatak takımı da. Ama bebeğimizi beklerken mümkün olduğu kadar ikinci el eşya edinmeye baktık. Çevremize bu konuda açık olduğumuzu söyledik. Bebeğin hemen her şeyi ikinci el geldi, biz sadece hastane kıyafetlerini aldık. O kadar çabuk büyüyorlar ki. Tutumlu olmak her zaman iyidir diye düşündük. Doğumda tahmin etmediğmiz masrafları da hesaba kattık. İyi ki de katmışız.

Eşim Yanımda Olmayacak Mı?

Hamileliğimin son safhasında ufak bir kriz yaşadık. Eşimin doğumda mutlaka yanımda olmasını istiyordum ama doktorumuz bunun mümkün olmadığını söyledi. Ben bunu daha önce sormamıştım ve “Erdin Bey lütfen bana bu saatten sonra hastane aratmayın” gibi bir cümle döküldü ağzımdan. Gerçekten hastane değiştirir miydim, hayır. Doktor değiştirir miydim? Yine hayır. Ama o anda çok üzülmüştüm. Ne yapacaktık?

Çözüm eşimden geldi. Biraz araştırdıktan sonra dünyada hala çok yaygın olan yöntemin babaların dışarıda beklemesi olduğunu, kendisinin bu heyecanı da merak ettiğini söyledi. Hadi ordan! Bu gerçek değil tabi ki…. Gerçek mi yoksa? Evet gerçekti. Eşim tüm hamileliğimde yanımdaydı, her muayeneye geldi, her tahlilimi tek tek inceledi, onlarca kitap okudu ve ciddiydi. Bunu sorun etmememiz gerektiğini söylüyordu. Yine de son kararı bana bıraktı.

Devlet hastanelerinde, üniversite hastanelerinde ve gerçekten de dünyanın pek çok yerinde babaların doğuma girmediğini öğrendikten sonra ben de bunu sorun etmemeye karar verdim. O gün çok yorulacaktım, korkacaktım. En azından eşimin biraz daha iyi durumda olması gerekiyordu. Belki de olayları akışına bırakmak en iyisiydi. Gerçekten de çok önemli bir sorun olmadıkça doktorumu bırakmak istemiyordum.

Hastanede doğum katını da ziyaret ettik ve odaları gördük. Çok lüks değildi, klasik hastane odalarıydı işte. Bebeğimizi de yanımıza veriyorlardı -ki bu iyi bir şey-, ayrı bir bebek odası yoktu. İnternette hastanenin karanlık olduğu, odaların dar olduğu yorumları vardı ama doğrusu ben rahatsız edici bir şey göremedim. Tek istediğim tek kişilik bir oda olmasıydı, çünkü refaketçi olarak eşim kalacaktı.

Doğum Başladı

Son ana kadar normal doğum bekledik, her şey normal gidiyordu. Gece ikide suyum gelince hastaneye gittik deniz ambulansıyla. Taksi durağının telefonu da vardı ama taksi bulamadık o  saatte. Bir ekip otosu hastaneye bıraktı. 48 saat bekledik ama sonra doktorum sezaryen kararı verdi. Artık bebek için tehlikeli bir viraja giriliyordu çünkü. “Tamam” dedik kısaca ve yarım saat içinde sezaryen yöntemiyle oğlumu dünyaya getirdim. Eşim yanımda olacak mı, dışarıda mı bekleyecek üzüntüsü ne kadar da yersizmiş. Zaten çok plan yapanların ve “ben buna asla müsaade etmem” diyen annelerin daha fazla üzüldüklerine de sonrasında çok şahit oldum. (Örneğin benden bir ay sonra doğum yapan bir arkadaşım, doğumdan sonra bebeğinin kesinlikle yıkanmaması, hiç bekletilmeden göğsünün üstüne konulması konusunda hemşirelere uzun söylevler verdi, hiç bir şey onun istediğinin dışında olmamalıydı. Fakat doğum sonrasında bebek bir akciğer problemi yaşadı ve kuvöze alındı. Bırak anne göğsünü, bebeklerine  bir hafta dokunamadılar bile. Bu arada bebeğe 3 defa duş aldırıldı. Önemli olanın gerçekten de bizim kaprislerimiz olmadığını insan böyle aksiliklerle de öğrenebiliyor. Neyse ki bebeği şu anda çok sağlıklı.)

Hastanede iki gün kaldıktan sonra taburcu olduk. Erdin Bey her zamanki gibi sakin tavrıyla gelip muayene etti ve bilgilendirdi beni. Doğum sonrasında da beklemediğim kötü sürprizler yaşamadım bu sayede. Tüm ağrılarımın, ödemlerimin ve geçici fiziksel problemlerimin bilinciyle döndük evimize.

Velhasıl hem oğlumuzu sağlıkla kucağımıza aldık, hem de sıkıntı stres olmadan güzel bir hamilelik yaşadık. Yaşadık diyorum çünkü eşim de bu süreci sindire sindire yaşadı. Hiç bir şey kaçırmadı. Sonrasında da çok özenli bir baba oldu.

Rabia Çalhan

Tanışırız elbet. :)

Siz yazın biz mutlaka size döneriz! İnanmazsanız deneyin. :)