Parizyen Kurallar
Tüm dünyada kadınların hayranlıkla izlediği ve ilham almaya çalıştıkları bir olgu parizyenlik. Parisli olmak anlamına gelse de tabi ki çağrışımı bu kadar kaba değil, Parisli olmaktan daha fazlası. Bir yaşam kültürü, bir sosyal duruş. Bundan bir kaç yıl öncesinde ikonlar ve ikoncanlar yokken de parizyen kadın vardı ve takip ettiği modadan, yediklerine, günlük temposundan, şehri avcunun içi bilmesine kadar pek çok özelikle donanmıştı. Yani parizyen bir kadın için her yer Paris. Bunun için parizyen olmayı bilmek yeterli.
Bir parizyeni gördüğünüzde hemen tanırsınız. Asla parlak renkli kumaşlar taşımaz üzerinde. Saten, viskos, naylon, polyester bir şeyler giymeyi giyinmemekle eş anlamlı tutar. Onun giydiği kıyafetlerin dokusu yumuşaktır, çok kalitelidir ve kalitesini taa uzaktan fark edersiniz. Evet marka giyinir ama asla kendini bir markanın stil elçisi gibi göstermeye çalışmaz. Logolu bir şey giymez. “Ben billboard’muyum canım” diye burun kıvırır böyle giysilere. En fazla gözlüğünün kenarından anlarsınız Chanel sevdiğini, ya da çantasından.
Bir parizyen kadın uçlarda yaşamayı sever. Maskülen topuksuz bir ayakkabı da giyebilir 13 pontluk bir stiletto da. Giymeyeceği ayakkabı yarım topuk olanlardır. Çünkü bir parizyen için ara formlar yoktur.
Parizyen bir kadının pek çok şeyine el koyabilirsiniz. Kaliteli bir beyaz tişört ve ipek bir fularla trend olmanın yolunu yine bulacaktır. Ama onun jean pantolonunu alırsanız gerçekten bir parizyeni yok etmiş sayılırsınız. Çünkü parizyen olmak lüks değil aynı zamanda liberal olmaktır. Herkesin giydiği bu kadar sıradan bir şeyi tutkuyla taşıyabilmektir.
Bir parizyenin eşofmanla sokağa çıkması tam bir skandal, aynı şekilde ugg bot giymesi de günah sayılır. Çünkü parizyen kadın önüne moda diye konulan şeyi hemen kabul eden bir moda delisi değildir. Genellikle onlar modaya bir yön verirler. Modaya yön verecek kadar da gerçek şeylerden hoşlanırlar. Yapma göğüsler, sahte çantalar, taklit ayakkabılar hiç de onlara göre değildir.
Pek bir parizyenin “gerçek” olana tutkusu nerden kaynaklanır? Her şeyden önce şunu söyleyelim ki bir parizyen, bir kıyafeti bir kaç yıl üst üste giymkten hiç gocunmaz. O yüzden çok kaliteli seçimler yapmaya özen gösterir. Bir ayakkabı satın alıyorsa o ayakkabının içinde gerçekten rahat olduğunu biliriz çünkü hiç bir parizyen kadın topuklularının ayağını ağrıttığını söylememiştir, söylemeyecektir.
Ayrıca parizyenlerin en önemli yeteneklerinden biri de aksesuarları çok doğru kullanmaları ve kombin yapmayı çok iyi bilmeleridir. Sayısı az ya da çok farketmez doğru ve kaliteli parçaları bir araya getirerek kombin oluşturabilirler. Fularlar, atkılar, şapka, eldiven ve takılar da stillerinin vazgeçilmez detaylarıdır.
Peki bir Parizyen nasıl yaşar? Sabah kalkar ve sıcak çikolatasıyla kruvasanını yer. Gün içinde de şaraptan et çeşitlerine, salatalardan deniz ürünlerine kadar pek çok şey tüketir ama kilo sorunu vardır diyemeyiz çünkü her zaman küçük porsiyonları tercih eder. Dışarıda yemek yemeye bayılır ve yemek eşlikçisi de bir arkadaşıdır çoğu zaman. Herkese selam verir ve nazik davranır ama gizemini de korur ve kişiliğini ele verecek konuşmalardan kaçınır.
Bir parizyeni sadece yediği içtiği ve giydiği şeylerle tanımlamak da büyük haksızlık olur aslında. Parizyen kadın yaşadığı yerin kültürüne ve tarihine hakimdir. Mimarinin, sanatın, peyzajın ve vintage olanın değerini bilir. Bu yüzden son model bir arabayla turlamak yerine şehir içinde gezmeyi, yürümeyi tercih eder. Kendine değişik çalışma mekanları bulur ve oralardan ilham alır. Evet parizyen kadını çok çalışır, çok meşguldür ve tüm bunların arasında yaşamdan zevk almak için hiç bir fırsatı kaçırmaz.
Kısacası parizyen doğulmaz,parizyen olunur!