Anne-Çocuk

Ah Bizim Bu Sorunlu Hitaplarımız!


Sevmelere öpmelere doyamıyoruz, ne kadar özel olduklarını ifade edecek kelimeleri bir araya getiremiyoruz. Onlar çocuklarımız… Sevmek için, içimizi yansıtabilmek için türlü türlü hitaplarla sesleniyoruz onlara… Canım, tatlım, bebeğim, bal böceğim, minik sincabım, kuzum.

Ama galiba bir yerlerde kantarın topuzu kaçıyor. Başlıyoruz paşam demeye, aslanım, şehzadem, prensim diyoruz. Farkında değiliz ama oğlan çocuklarına böyle hitap ederek onların geleceğine ve kişiliğine büyük darbeler indiriyoruz.

Ne var canım bunda? demeyin. Çocuklara olmadıkları ve asla olamayacakları unvanlarla seslenmek peşinde bazı davranışları da getiriyor. Oğluna “paşam” diyen ebeveynler, bu küçük çakma paşa yorulmasın diye kendi başlarına hiç bir işi becermesine izin vermiyorlar. Çünkü bütün bu şehzadelik oyunları, prens benzetmeleri, paşa yakıştırmaları çocuğa “erkek” olduğunun öğretilme süreçleri. Ömrü boyunca asli görevlerinin “erkeğin ihtiyaçlarının giderilmesi” olduğunu öğrenmiş kadınlar da bu hitapların bayraktarlığını yapıyor. Oğlan çocuk “özel” olarak erkekleştiriliyor bizim kültürümüzde.

Minicik bebeklerin cinsel organlarının gururla fotoğraflanıp eşe dosta gösterilmesi (daha da fenası sosyal medyada paylaşılması)  oğlan çocuğunun kişilik gelişimindeki olumsuz basamaklardan biri. Bunun devamında şatafatlı, tüm eril söylemlerin bir anda çocuğun üzerine boca edildiği sünnet törenlerine de değinmek gerekiyor.Penis ucundaki derinin kesilmesiyle erkekliğe adım atan prens-paşa-şehzade için artık tam bir erkek olma yolunda hiç bir engel kalmamıştır. sadece milli olması gerekmektedir ve o da zamanı gelince olacaktır, ooo annesi ne kızlar alacaktır ona, zaten çok yakışıklıdır, çok canlar yakacaktır. Kimse de “neden can yaksın ki belki onun canını yakacaklar ama o yine de kimseye bir kötülük yapmayacak” demez.

El kadar oğlan çocuğunun cinsiyet bilinci böyle çarpık çurpuk bir gelişim sürecinden geçer işte. Bir paşa, şehzade ya da prens olduğu için dokunulmazdır ya, erkek olduğu için de bu kadardeğer verilen erkeklik oragnıyla yapacağı her türlü eylemin meşru olacağı düşüncesi bilinçaltına işlenir.

Peki ya sonra?

Sonrası illa bir sapık değildir, eğer öyle olsaydı gerçekten durum şimdikinden bile vahim olurdu! Ancak sonrası çarpık bir cinsellik, yetersizlik duygusu ve kafımlarla erkeklerin asla eşit olmadıklarına inanmaktır. Asla paşa ya da şehzade olamayacağının bilincine vardığında sergilediği dengesiz davranışlardır. Evet bu şekilde büyütülünc kan donduran sapıklar da çıkar ortaya, geri kalan çakma paşa ve şehzadeler de ister istemez bunlara alkış tutarlar, her ne kadar kınadıklarını söyleseler de. Çünkü onlar da geçmiştir o çarktan ve arınmak sadece çok küçük bir azınlığa nasip olur.

Çocuklarımızı düzgün yetiştirelim. Dilimizden çıkan neyse biz oyuz!

Tanışırız elbet. :)

Siz yazın biz mutlaka size döneriz! İnanmazsanız deneyin. :)