İlişkiler

Kadınlar içlenir, çoğu zaman da hemcinslerine!

Bu bir iç dökme ama daha da fazlası bir içlenme yazısıdır. Arkadaşlarım adına içimi dökesim var, her biri belli bir yaşa ulaşmış, alanlarında başarılı, meslek sahibi, işi gücü olan kadın arkadaşlarıma bir serzenişim var.

Bir kaç gün önce bir arkadaşımı aradım. ‘Gelmiyor musun?’ Gelemiyorum dedi. Gelemiyormuş çünkü daha bir kaç haftadır birlikte olduğu ve tanışmadığımız erkek arkadaşı, gelmesine izin vermiyormuş. Telefonda öylece kalakalıyorsun, ‘bırak o herifi’ diyemiyorsun da, çünkü biliyorsun ki uzun bir süreden sonra hayatına aldığı ilk erkek o.

Başka bir arkadaşımla buluşuyorum. Lafları ağzından kerpetenle çekmek gerekmiyor. ‘Neyin var’ der demez dökülüyor: ‘Sorma iyi görünüyorum ama içim yıkık dökük, daha dün vurdu bana…’ Karşında şiddet gören bir kadının oturduğunun mu idrakine varacaksın, yoksa aslında kadının bu muameleye neden katlandığını mı sorgulayacaksın? Arkadaşın o senin ve dün gece dayak yemiş. Az sonra telefon çalıyor ve kocası arayıp ‘nasılsın hayatım?’ diyor. Güle oynaya konuşuyorlar. Kime rol yapıyor, bana mı, kocasına mı, kendine mi? Galiba kendini kandırıyor, buna inanmak istiyorsun.

Başka bir gün başka bir arkadaşının evindesin. Aylardır sevişmediklerini anlatıyor sana. ‘Bilmiyorum bir şey var ama çözemedim’ diyor. Telefon gizlemeler, gece işim çıktı deyip gitmeler… Olabildiğince makul yaklaşmaya gayret ediyorsun. ‘Zaten telefonunu kontrol etme, ayıp bu’ diyorsun mesela. ‘Artık iş hayatı mesaiye sığmıyor, olabilir’ diyorsun. Ama her dediğin sana bile yalan geliyor. Arkadaşının çöktüğünü hissediyorsun içten içe. Özel hayat sınırlarını ihlal etmekten çekiniyorsun. Çekiniyorsun çünkü bir kaç kelime etsen ilişkisiyle ilgili sana patlayabilir. ‘Ben sana bunu sorgulama hakkı vermedim’ diyebilir mesela.

Başka başka hayatlarda birbirinden çok farklı ama çok tanıdık sorunlar (evet sen de yaşadın, biliyorsun)  dinliyorsun. Birbirinden habersiz bu kadınların ortak noktaları olduğunu farkediyorsun ama. Biri bankacı, biri holdingde şef, başkası öğretmen, hatta biri büyük bir işletmenin başında. Maddi olarak kimseye eyvallahları yok, çocukları olanlar aslanlar gibi kendileri büyütebilirler. Çocuğu olmayanların ise bu adamları bir dakika tolere etmeleri bile gerekmiyor. Hepsi eğitimli, şehirli kadınlar bunlar, evet bir mahalle baskısı var belki, ama azıcık. Yine de bu fiziksel ve psikolojik şiddet sarmalından çıkmıyorlar. Garipsiyorsun.

Daha da garip olan bu kadınların kamusal yaşamda kimseye eyvallahlarının olmaması. Çatır çatır emir veren, amirlerinin tepesine dikilebilen, haklarını sonuna kadar arayan kadınlar hepsi de. Ama gönüllerinde yer açtıkları erkek söz konusu olunca yağmurda kalmış kedi yavrusundan farkları kalmıyor. Gel gör ki, sıcak bir havluya sarılmıyorlar da, ılık sütler de içirmiyor o adamlar o kadınlara. Hırpalanıyorlar, kendilerinden veriyorlar, çoğu zaman maddi olarak da arka çıkıyorlar ama maalesef basamıyorlar tekmeyi.. ‘Hayatımdan git’ diyemiyorlar. ‘Böyle bir birliktelik olamaz’ diyemiyorlar. ‘Ben bunu istemiyorum’ diyemiyorlar. ‘Sen daha benim hayatımdaki üç günlük adam bana nereye gideceğimi söyleyemezsin’ diyemiyorlar. ‘Bana vuramazsın, sonuçları çok ağır olur’ diyemiyorlar…. O kadar çok şeyi diyemiyorlar ki artık senin de söyleyecek hiç bir şeyin kalmıyor.

Sadece bu kadınlar kendilerinden bu kadar ödün verdikçe bu şiddet ve sevgisizlik sarmalının ucunun hiç gelmeyeceğini düşünüyor ve umutsuzluğa kapılıyorsun hepsi bu!

 

Tanışırız elbet. :)

Siz yazın biz mutlaka size döneriz! İnanmazsanız deneyin. :)