Mekan-Gezi,  Yaşam

Zeytinyağlı Pırasanın Namusu

Malum, bloglar çoğaldı ve bizim yenilikçi kadınlarımız da özellikle birbirinden hoş yemek blogları ile marifetlerini sergilemeye başladılar. Benim de çok değişik güzel yemekler öğrendiğim bloglar var, özellikle de facebook sayfaları olan blogları daha yakından takip etme olanağım da.

Son zamanlarda bu yemek bloglarının bazılarında okuduğum yemek tariflerinden sonra bizim zeytinyağlıların ne kadar dejenere edildiğine de şahit olmaya başladım. Ben bu yemeği böyle yapıyorum diyerek yemek yapılabilir tabi, herkesin kendi zevki ama bir de “yemek kültürü” diye bir şey var. Bir yemeği yapınca adını doğru koymak lazım. Mesela şimdi ben patatesli mantarlı mantı yapsam buna kimsenin itirazı olamaz ama bu yemeğe “Patatesli Mantarlı Kayseri Mantısı” dersem Kayserililer, hatta azıcık yemekten anlayan herkes buna tepki gösterir değil mi? “Hayır efendim Kayseri mantısı özel bir yemektir, öyle poğaça gibi koca koca, mantarlı, patatesli bilmemnenin adı Kayseri Mantısı olamaz” derler. Çok da haklı olurlar.

O zaman gelelim zeytinyağlı problemine. Efendim bu bloglarda yemek tariflerini okuyorum. Kadın zeytinyağlı taze fasulye tarifi veriyor. Bir tabak zeytinyağlı fasulye facebookta defalarca karşıma çıkıyor. Bir defa zeytinyağlı fasulye için fasulye öyle küt küt kesilmez. Neyse, şekli geçelim, tarife gelelim. Bir soğan, bir yemek kaşığı salça…. Ne salça mı? Bu tarif benim için bitmiştir. Zeytinyağlı yemeğe salça konmaz a benim güzel bacım. Domatesli yapabilirsin, kış vakti domatesi nerden bulayım dersen, kışlık domates koyabilirsin ama zeytinyağlı yemeğe salça olmaaaz! Yani bir yemeğe zeytinyağlı imzasını atmanın bazı kuralları vardır. Böyle yapacaksan da bari adını değiştir “salçalı taze fasulye” de.

Hele hele geçen bün bir blogda okuduğum tarif beni dehşete düşürdü. Bu seferki yemek zeytinyağlı pırasa. Tarifte aynen şöyle yazıyordu: “Zeytinyağlı pırasa için malzemeler: Bir kilo pırasa, bir çay bardağı yağ….Sonra döktürmüş zat-ı muhterem. “Ben çiçek yağı tercih ediyorum çünkü zeytinyağının kokusunu hiç sevmiyorum.” Valla kimse darılmasın ama bu kültürsüzlüktür işte. Yahu zeytinyağı kullanmak zeytinyağlı yemeğin amentüsü. Yapma sevmiyorsan ama böyle yayınlamak da olmaz.

Velhasıl zeytinyağlı pırasanın namusunun ciddi şekilde tehlikede olduğunu gördüm sevgili faniler. Zeytinyağlıların ılık ya da soğuk servis edilmesine, hangisine şeker eklenip eklenmeyeceğine girmiyorum bile. Onun yerine bir zeytinyağlı pırasa tarifi ile son veriyorum yazıma.

Zeytinyağlı Pırasa:

Malzemeler:

Bir orta boy soğan

¾ çay bardağı pirinç

1 kilo pırasa

2 havuç

¾ bardak zeytinyağı (yarısı pişerken, yarısı indirmeye yakın konacak)

1 su bardağı kaynamış su

1çaybardağı su

Tuz

Yapılışı:

Pırasalar yıkanır ve biraz uzunca kesilir. Havuçta çok ince olmayacak biçimde kesilir. Soğan yemeklik doğranır. Pirinç yıkanır. Tencereye soğan ve pirinç birlikte konarak bir çay bardağı da su eklenir ve kapak kapatılarak kaynatılır. Dikkat ettiyseniz soğanları kavurmuyorum. Bu eski İstanbullu hanımların yemek usulüdür. Çoğu yerde pırasaya soğan bile koymuyorlar ne de olsa o da soğangillerden diye. Ama soğangillerden olsa bile pırasa pırasadır, soğan da soğandır.

Bu aşamaya kadar yağ da katmadık. Tuz ekliyoruz ardından pırasaları ve havuçları tencereye koyuyoruz ve bir bardak kaynar su ile zeytinyağının yarısını da ekleyerek tencerenin kapağını kapatıyoruz. Çok kısık ateşte pişmesi gerekiyor.

Pırasa piştiğinde kalan zeytinyağını da ekleyerek tencerenin kapağını tekrar kapatıyoruz ve oda ısısında soğumaya bırakıyoruz. Yerken üzerine limon sıkılabilir. Dereotu, nane ya da maydanozla şenlendirilebilir. Afiyet olsun.

zeytinyağlı pırasa

Tanışırız elbet. :)

Siz yazın biz mutlaka size döneriz! İnanmazsanız deneyin. :)