Buddenbrook Ailesi

1. yüzyılın sonunda orta üst sınıf bir Alman ailesinin çöküşünü anlatır Buddenbrook Ailesi. Kitapta ailenin parlak evlerinin ışığının sönmesi ve sınıfsal olarak yaşadıkları çelişkiler, iniş çıkışlar öyle bir bütünlük içinde sunulur ki, bir aileyi aile yapan ve çöküşüne yol açan olay örgüsünün, aileyi aştığını net bir şekilde görürüz. İçinde yaşanan toplum, çağın değişmesi, sistemin “açıkgözlerin” sistemine evrilmesi, aile büyüklerinin ölmesi, gençlerin hayalleri ve elbette kuyruğu dik tutma çabası.

Aile kavramını gerçekçi ve toplumsal rolüyle ele alan bu roman boşuna bir başyapıt değil, çünkü okurken kendi ailenizden de bir şeyler bulacağınız kadar evrensel. Uçarı genç kızlar, aileyi birlikte tutmaya çalışan bir anne, bütün yükleri sırtlanan bir ağabey, başarısız evliliği ile hayalleri yıkılan bir abla, ailenin itibarından yararlanmaya çalışan paragöz bir damat, ailenin uygun gördüğü değil kendi istediği kızla evlenmeyi kafasına koyan bohem bir kardeş…

Bütün bunların ötesinde tek bir kitapta bir çok insanın biyografisini birbirinin içinden geçirmiş başarılı bir kurgu…

Thomas Mann bu romanında her bir eşyaya, her bir ilişkiye simgesel bir anlam yüklemekte o kadar başarılı ki, kitabı okurken sanki bir kaç farklı kitabı okuyormuş hissi bile verebiliyor. Tabi buradaki “aile” de simgesel. Bu aile simgesinde toplumsal ahlak yargıları, sınıfsal farklar, zaaflar, çekişkiler ve her bir aile üyesinin kendini bulma çabası ve okura göre şekillenen nice nice düşünceler gizli..